Ekonomi Politikası Sözlüğü

Aradığınız kelimeyi bulabilmek için ctrl+f komutunu kullanınız…

Açık piyasa işlemleri:
Merkez Bankası tarafından para politikasının bir aracı olarak piyasadaki Hazine kağıtları veya diğer kağıtların alınıp satılması işlemi. Merkez Bankası bu yolla para arzını daraltıp genileterek para politikasını uygular.

Açık pozisyon:
Bir bankanın varlıklarıyla yükümlükleri arasında ortaya çıkan para birimi uyuşmazlığı. Örneğin bir bankanın toplam yükümlülükleri 1 milyar dolar ve 5 katrilyon lira buna karşılık varlıkları 500 milyon dolar ve 8 katrilyon lira ise burada herhangibir açık yok gibi görünmekle birlikte dolar yükümlülükleriyle dolar varlıkları arasında açık pozisyon oluşmuştur. Devalüasyon halinde bu banka dolar yükümlülüklerini karşılayamayacak duruma düşebilir.

Altın standardı:
Paranın değerinin belirli ağırlıkta altın değerine bağlandığı parasal sistem.

Arz yönlü ekonomi yaklaşımı:
Ekonominin gelişimini üretim tarafında görerek üretimin artırılması için vergi indirimleri, deregülasyon, liberalizasyonu savunan yaklaşım.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK):
Bankalara ilişkin mevzuat düzenlemelerini yapmak ve onları denetlemektle sorumlu bağımsız kurul.

Bankalara ilişkin mevzuat:
Devlet tarafından yetki verilmiş organlarca bankaların kuruluş ve çalışmalarını düzenlenmek ve denetlemek üzere çıkarılan yasa, yönetmelik ve tebliğler bütünü.

Beklenen enflasyon oranı:
Kamu oyunun geleceğe ilişkin olarak beklediği enflasyon oranı.

Bilimsel Kanun:
Neden – sonuç ilişkileri üzerine kurulmuş bulunan hipotezlerin deney ya da gözlemlerle kanıtlanamadığı ya da reddedilemediği zaman aldığı isim.

Borcun sermayeye katılması (borç – sermaye swapı):
Borç verenin alacağına karşılık kendisine ilgili ülkenin bir kurumunun hisse senedinin verilmesi hali.

Borç servisi:
Borçların anapara ve faizlerinin alacaklılara ödenmesi.

Borç verilebilir fonlar piyasası:
Finansman fazlası olup da bunu piayasaya arz edenlerle finansman açığını borçlanarak karşılamak isteyenlerin buluştuğu piyasa.

Bütçe kanunu:
Bir devletin belirli bir dönem (genellikle bir yıl) gelir ve gider tahminlerini gösteren, gelirlerin toplanmasına ve giderlerin yapılmasına izin ve yetki veren kanun.

Bütçe avansı:
Bir kamu giderinin yapılabilmesi için bütçeye gider yazılmaksızın verilen nakit tutar. Örneğin bir müteahhidin kazandığı ihaleye başlayabilmesi için kendisine avans verilir. Bu avansın karşılığı olan iş yapılıp da harcama belgeleri getirildiğinde bütçeye gider yazılarak avans kapatılır.

Bütçe dengesi:
Bütçenin gelirleriyle giderlari arasındaki denge.

Bütçe dengesi tanımları
Denk bütçe:
Bütçe gelirleri = Bütçe giderleri
Bütçe açığı:
Bütçe gelirleri < Bütçe giderleri
Bütçe fazlası:
Bütçe gelirleri > Bütçe giderleri

Bütçe dışı fonlar:
Özel gelir tahsis edilmek suretiyle oluşturulan ve gelir ve giderleri bütçe dışında yönetilen idareler.

Bütçe emaneti:
Bütçeye gider yazıldığı halde sahibinin başvurmaması, gerekli nakdin bulunmaması veya başka nedenlerle nakden ödemenin yapılamamsı haliğnde emanete alınan tutarlar.

Cari işlemler dengesi:
Bir ülkenin toplam mal ve hizmet ihracatı ve transferlerinin bunların toplam ithalatıyla olan farkı. Cari işlemler dengesi hesaplamasında finansal varlık ve yükümlülükler hesaba katılmaz.

Çekirdek enflasyon:
Fiyat endekslerinde ağırlığı çok, mevsimlik hareketlerden etkilenmesi az olan belirli kategorilerin oluşturduğu alt endekse çekirdek (core) enflasyon adı verilir. Türkiye’de çekirdek enflasyon olarak yukarıda sayılan özelliklere en fazla uyan (TEFE içinde, imalat sanayii alt kalemi içinde yer alan) özel imalat sanayii alt endeksi esas alınmaktadır.

Dayanıklı tüketim malı:
Göreli olarak uzun ömürlü olan mallar (buzdolabı, çamaşır makinası gibi beyaz eşya ya da televizyon ve video gibi kahverengi eşya).

Deflasyon:
Fiyatlar genel düzeyinde düşüş.

Değişim denklemi:
M V = P Q
M: Para arzı
V: Paranın dolanım hızı
P: Fiyatlar genel düzeyi
Q: Ekonomide belirli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin miktarı

Değişken faiz:
Bir borcun faizinin, borcun ömrü süresince piyasadaki değişimlere paralel olarak değişme göstermesi hali.

Değiştirme:
Mevcut bir borcun faizinin değiştirilmesi.

Denge hali:
Karşılıklı güçlerin birbirine üstünlük sağlayamaması nedeniyle değişmeyen durağan hal.

Depresyon:
GSMH’nın önemli oranda küçülmesine yol açan ekonomik faaliyetlerde gerileme yaratan ekonomik denge bozukluğu hali.

Devalüasyon:
Bir ülkenin ulusal parasının yabancı ülkelerin ulusal paralarına karşı olan değişim değerinin (parite) düşürülmesi işlemi.

Devlet Planlama Teşkilatı:
Türkiye’de planlı ekonomiye geçildikten sonra yıllık ve beş yıllık planları hazırlayıp izlemekle görevli olmak üzere kurulan Başbakanlığa bağlı Müsteşarlık.

Devlet tahvili:
Türk Hazinesinin çıkardığı vadesi bir yıl ve daha uzun olan borçlanma senetleri

Dışsal ekonomik şoklar:
Ekonominin dışından gelen beklenmeyen olayların yarattığı etkiler. 11 Eylül olayı, körfez krizi gibi.

Dışticaret dengesi:
Ödemeler dengesinin mal ve hizmet ihracat ve ithalatını parasal değer cinsinden gösteren bölümü. İhracat = İthalat ise dışticaret denkliği; İhracat > İthalat ise dışticaret fazlası; İhracat < İthalat ise dışticaret açığı söz konusu demektir.

Doğrudan finansman:
Finansman açığı olan (borçlanıcı) ile finansman fazlası olanın (borç veren) herhangibir aracı kullanmaksızın karşılıklı olarak bor – alacak ilişkisini kurması hali.

Dolaylı finansman:
Finansman açığı olan (borçlanıcı) ile finansman fazlası olanın (borç veren) birbirlerini tanımadan bir aracı krum aracılığıyla borç alacak ilişkisinin kurulması hali.

Döner sermayeli kuruluşlar:
Genel ya da katma bütçelerden tahsis edilen bir başlangıç ödeneğini sermaye olarak kullanmak suretiyle her yıl elde ettiğiğ karın bir bölümünü sermayesine ekleyerek iktisadi işletme mantığıyla çalışan kuruluşlar. En yaygın olanları üniversite hastanelerinin döner sermayeleridir.

Döviz çapası (nominal anchor):
Sabit döviz kuru uygulamasında belirlenen parite.

Döviz kuru:
Bir ülkenin ulusal parasının fiyatının bir başka ülkenin ulusal parası cinsinden ifadesi. İki tür döviz kuru vardır: (1) Nominal döviz kuru, iki ülkenin paralarının karşılıklı göreli fiyatıdır. (2) Reel döviz kuru, iki ülkenin mallarının karşılıklı göreli fiyatıdır.
E = e (P/P*)
Burada E reel döviz kurunu; e nominal döviz kurunu; P yerli malın fiyatını; P* yabancı malın fiyatını gösterir.

Dövize hücum (currency attack):
Herhangibir kriz nedeniyle kişilerin ulusal parayı yabancı paralarla değiştirmeye yönelmeleri. Bu durum ancak sermaye hareketlerinin serbest olduğu ülkelerde söz konusu olur.

Dünya Bankası:
Gelişmekte olan ülkelerin kamu kuruluşlarına proje kredisi veya program kredisi biçiminde destek veren uluslararası kurum. 2002 itibariyle 183 üyesi olan Dünya Bankası ABD’nin başkenti Washington D.C.’de bulunmaktadır.

Dünya Ticaret Örgütü (WTO):
Ülkeler arası ticaret akımlarının mümkün olduğunca öngörülebilir, serbest ve olağan olabilmesi için gereken çetçeveyi oluşturmak ve kuralları koymak ve uygulamak amacıyla kurulmuş uluslararsı bir kurum.

Ekonomi politikası:
Makroekonomik dengelerin hangi yönde ve nasıl değiştirileceğini ya da bulunduğu yerde nasıl tutulacağını ortaya koyan yaklaşımları içeren ve bilimle sanatın bir karışımı olarak kabul edilen ekonomi dalı.

Ekonomi politikasının alt politikaları:
Ortodoks politikalar:
Maliye politikası
Bütçe politikası (Vergi politikası; giderler politikası; borçlanma politikası)
Teşvik politikası
Para politikası (Açık piyasa işlemleri; iskonto oranlarının değiştirilmesi; munzam karşılık oranlarının değiştirilmesi)
Dışticaret politikası (Tarifeler; kotalar; tarife dışı engeller)
Kur politikası
Faiz politikası
Heterodoks politikalar:
Gelirler politikası (incomes policy)

Ekonomik büyüme:
Bir ülkenin mal ve/veya hizmet üretim kapasitesindeki artış.

Emisyon (currency issued):
Merkez Bankası’nın dolanıma çıkardığı kağıt para.

Ekonominin genel dengesi:
Bir ülke ekonomisinin toplam arzla toplam talebin kesiştiği noktada içinde bulunduğu denge durumu.
Y = C + I + G + (X – M)

Enflasyon:
Genel fiyat düzeyinde ortaya çıkan sürekli artışlar.

Enflasyon çeşitleri:
Talep enflasyonu: Bir ekonomide toplam talebin toplam arzı aşarak sürekli fiyat artışına neden olması halinde talep enflasyonu ortaya çıkar.
Arz (maliyet) enflasyonu: Üretimde girdi olarak kullanılan üretim faktörleri ya da malların fiyatlarının sürekli artış içine girmesi sonucu maliyetlerdeki artışların satış fiyatlarını da artırmaya başlaması hali.
Sürünen enflasyon: Talep ya da arz enflasyonunun yıllık % 2 -3 düzeyinde
istikrarlı bir görünüm sergilemesi hali.
Hiper enflasyon: Talep ve/veya arz enflasyonunun aylık % 50 ve daha fazla artışlar içine girmesi hali.
Basamaklı enflasyon: Talep ve/veya arz enflasyonunun iki haneli ve genellikle artan, fakat hiper enflasyona dönüşmeyen hali.

Enflasyon vergisi:
Bütçe açıklarının kapatılması amacıyla Merkez Bankası kaynaklarına başvurarak para bastırılması halinde para arzı gereğinden fazla artarak enflasyona neden olur. Bu şekilde enflasyon kişilerin satın alma gücünü azaltarak bir çeşit vergi işlevi görür. Buna enflasyon vergisi denir.

Erteleme (borç ertelemesi):
Borcun genel vadesinde bir değişiklik olmaksızın bazı taksitlerinin ödenme süresinin uzatılması.

Esnek ya da dalgalı kur rejimi (floating exchange rate regime):
Piyasada oluşan arz ve talep dengesine göre ulusal paranın başka ülke paraları karşısındaki paritesinin kendiliğinden oluşmasının sağlanması hali. Bu rejimin tam olarak uygulanması halinde Merkez Bankası’nın piyasaya düzenleyici sıfatla müdahalesi söz konusu olmaz.
Eurodolar:
ABD dışındaki banka veya diğer aracı kurumlarda açılmış dolar hesapları. Dünyanın her yerinde dolar üzerinden açılmış hesaplar bulunmakla birlikte bunların tümüne eurodolar adı verilmektedir.

Faiz:
Parayı doğrudan kullanmaktan belirli bir süre vazgeçerek başkasının kullanımına sunmanın bedeli.

Fiat para:
Üzerinde yazılı değerin çok altında bir mal değerine sahip olan para. Kağıt para bu tür bir paradır.

Finansal kurum:
Fonlarını kullanarak hisse senedi, tahvil, bono gibi finansal varlıkları satın alan kurumlar.

Forward kur:
Sözleşmeyle belirlenmiş bir tarihte bir paranın başka bir parayla önceden belirlenmiş bir kurla değiştirilmesi anlaşması.

Future işlemi:
Sözleşmeyle belirlenmiş bir tarihte belirli kalite ve miktarda malın önceden belirlenmiş bir fiyat üzerinden alım satımı anlaşması.

Gayrısafi milli hasıla kavramları:
Gayrısafi milli Hasıla (GSMH): Bir ekonomideki üretici birimlerin belirli bir dönemde ürettikleri çıktılardan bunların içine giren girdilerin düşülmesiyle bulunan üretim miktarının parasal ifadesi
Gayrısafi yurtiçi hasıla (GSYİH): GSMH – Net dış alem faktör gelirleri (işçi dövizleri + yurtdışından elde edilen müteşebbis gelirleri + yurtdışından elde edilen kar transferleri + yurtdışı mali yatırımlardan elde edilen temettü gelirleri)
Safi (net) milli hasıla (NMH): GSYİH – Amortismanlar
Milli gelir (MG):
NMH – yurtiçi ve yurtdışı işlemlerden doğan dolaylı vergiler (KDV gibi + subvansiyonlar
Kişisel gelir (KG):
MG – kurumlar vergisi – dağıtılmamış kurum kazançları – sosyal güvenlik primleri + transferler
Kullanılabilir (harcanabilir) gelir (HG):
KG – dolaysız vergiler

Gelirler politikası (incomes policy):
Fiyatların, ücretlerin, kiraların, faizlerin bir süre için dondurulması yoluyla enflasyonu düşürmeye yönelik bir politika.

Genel bütçe:
Yalnızca bakanlıklara ilişkin gelir ve giderleri kapsayan bütçe

GSMH zımni deflatörü:
Cari fiyatlarla hesaplanmış GSMH’yı reel, yani fiyat hareketlerinden arındırılmış GSMH’ya böldüğümüz zaman GSMH zımni defdlatörünü hesaplamış oluruz.

 

Gini katsayısı:
Bir ülkede milli gelirin dağılımının adil olup olmadığını ölçmeye yarayan bir katsayı. 0 ile 1 arasında değişir. 0’a ne kadar yakınsa mutlak eşitliğe o kadar yaklaşılmış; 1’e ne kadar yakınsa mutlak eşitlikten o kadar uzaklaşılmış demektir. Türkiye’de Gini katsayısı en son ölçümlere göre % 0.49 dolayında olup dünyanın en gayrı adil gelir dağılımlarından birisine işaret etmektedir.

Görünmeyen kalemler dengesi:
Yurtiçinde yerleşik kişilerle yurtdışında yerleşik kişiler arasında ihracat ve ithalat işlemleri dışında kalan ilişkileri kapsayan dengedir.

Guvernör (Governor):
Yönetici anlamına gelen ve genellikle Merkez Bankası Başkanları için kullanılan bir terim. IMF ve Dünya Bankası grubunda üye ülkeleri temsil etmek üzere görevlendirilen Bakan, Merkez Bankası Başkanı gibi görevlilere verilen isim.

Hazine:
(1) Kişi, kurum veya devletlerin sahip oldukları taşınır ve taşınmaz mal varlıkları ile çeşitli hakları gösteren belgeler; (2) Kişi, kurum ve devletlerin sahip oldukları servet ve hak ifade eden belgelerin saklandığı yerler ve bunları yöneten kurum ya da birimler.
Türkiye’de Hazine Başbakanlığa bağlı bir müsteşarlıktır.

Hazine Bonosu:
Türk Hazinesinin çıkardığı vadesi bir yıldan kısa olan borçlanma senetleri.

Hazine iç borçlanması:
Yurtiçindeki kaynaklardan (kişiler, özel kurumlar, kamu kurumları) genellikle gönüllü yöntemlerle belirli bir vade ile ve belirli bir sabit ya da değişken faiz karşılığında borçlanılması işlemi.

Hazine dış borçlanması:
Yurtdışındaki kaynaklardan (kişiler, özel kurumlar, kamu kurumları, devletler, uluslararası kuruluşlar) gönüllü yöntemlerle belirli bir vade ile ve belirli bir sabit ya da değişken faizle borçlanılması işlemi.
Hazine kağıtları:
Hazine tarafından satılan tahvil ve bonolar.

Hipotez:
Bir neden – sonuç ilişkisinin deney ya da yeteri kadar gözlemle kanıtlanmamış ifadesidir. Aksi ortaya konuluncaya kadar doğru kabul edilir.

İhale yöntemiyle borçlanma:
Hazine’nin tahvil ve bonolarını faizi ve/veya miktarı ihaleyle belirleyerek satması işlemi.

İhracat:
Bir ülkenin başka ülkelere sattığı mal ve hizmetlerin miktar ya da para cinsinden değeri.

İlk alıcılı ihale yöntemi:
Bu ihale sisteminde Hazine kağıtları, önceden belirlenen ilk alıcılara ihale yöntemiyle (primary dealers) satılır. Bu ilk alıcılar daha sonra kağıtları talep edenlere satabilirler.

İmalat sanayii kapasite kullanım oranı:
İmalat sanayiinde üretim yapan fabrika ve ekipmanların cari üretim oranı. Kapasite kullanım oranındaki düşüşler ekonominin durgunlaşmaya gidişinin işaretini verir. Kapasite kullanımındaki artışlar ise ekonominin genişlemeye yöneldiğinin işaretini verir.

İthalat:
Bir ülkenin başka ülkelerden satın aldığı mal ve hizmetlerin miktar ya da para cinsinden değeri.

İskontolu ödeme:
Bir tahvil veya bononun üzerinde yazılı değeriyle satın alma bedeli arasındaki fark.

İsteğe bağlı politikalar (discretinoary policies):
Ekonomik dengeyi sağlamak üzere hükümetin tercihlerine göre biçimlendirilerek uygulanan politikaların tümü. Ekonomi politikasındaki başlıca tartışmalardan birisi krallar mı uygulanmalı yoksa isteğe bağlı politikalar mı yürürlüğe konulmalıdır (rules versus discretion) sorusunun yanıtına göre biçimlenmektedir.

İstihdam oranı:
Aktif işgücünün istihdam edilen bölümü. 15 – 65 yaş arası nüfus aktif işgücü olarak kabul edilmektedir.

İşsizlik oranı:
Aktif nüfusun (15 – 65 yaş arası nüfus) işsiz olan ve iş arayan bölümünün toğplam aktif nüfusa oranı.

Kamu iktisadi teşebbüsü (KİT):
Sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan ve mal ve hizmet üretmek üzere kurulmuş ticaret kanununa tabi olarak çalışan tüzel kişiliğe sahip işletmeler.

Kamu kesimi borç stoku:
Hazine iç borç stoku + kamu kesimi dış borç stoku – Merkez Bankası dış borç stoku

Kamu kesimi borçlanma gereği (KKBG, PSBR):
Kamu kesimi finansman açıklarının GSMH’ya oranı. Kamu kesimi finansman açıkları Türkiye’de şu formülle hesaplanır:
Bütçe açığı + KİT’lerin finansman açığı + sosyal güvenlik kurumlarının finansman açığı + yerel yönetimlerin finansman açığı

Kapitalizm:
Üretim araçları mülkiyetinin büyük ölçüde özel kesimde olduğu ve neyin, hangi fiyatla ve kim için üretileceğini piyasa sisteminin belirlediği ekonomik sistem.

Kararlı denge:
Bozulduğunda dışarıdan müdahaleye gerek kalmaksızın kendiliğinden dengeye gelebilen durumdur.

Kararsız denge:
Bozulduğunda dışarıdan müdahale olmaksızın eski konumuna gelemeyen denge halidir.

Karşılaştırmalı üstünlük:
Bir ülkenin bir mal ya da hizmeti öteki mal ve hizmetlere göre daha düşük maliyetle üretebilmesi hali.

Katma bütçe:
Katma bütçeli idarelerin (Üniversiteler, DSİ, TCK gibi) gelir ve giderlerini gösteren bütçeler.

Kayıt dışı ekonomi:
Elde edilen gelirin belgeye bağlanmaması ve beyan edilmemesi suretiyle milli gelir hesapları dışında kalması halinde ortaya çıkan miktar. İki biçimde söz konusu olabilir: (1) Yasal yollardan elde edilmiş gelirin beyan dışı tutulmasıyla, (2) Yasa dışı yollardan elde edilen gelirin (kara para) beyan dışı kalmasıyla.

Keynesyen ekonomi yaklaşımı:
İktisatçı John Maynard Keynes tarafından geliştirilen ve ekonominin piyasaya bırakılması halinde dengeye gelemeyeceğini, o nedenle de devletin ekonomiye aktif müdahalede bulunarak tam istihdamı sağlamayı hedeflemesi gerektiğini savunan yaklaşım.

Klasik ekonomi yaklaşımı:
Adam Smith ile başlayıp Keynes’e kadar devam ettiği düşünülen ve başlıca önermesi devletin ekonomiye hiçbir biçimde karışmaması halinde ekonomik dengelerin piyasadaki rekabet ve kişilerin en yüksek tatmin peşinde koşması nedeniyle kendiliğinden oluşacağını savunan görüş. Başlıca temsilcileri Adam Smith, David Ricardo, John Stuart Mill, Alfred Marshall.

Konsolidasyon (tahkim):
Borcun vadesinin sonsuz hale getirilmesi ya da uzun süre uzatılması.

Konsolide bütçe:
Genel ve katma bütçelerin toplamı. Burada katma bütçeli idarelere genel bütçeden yapılan yardımın genel bütçede hem gelir hem gider, katma bütçede de hem gelir hem gider olarak görünmesinden dolayı çifte saymayı önlemek için katma bütçeli idarelere yapıln Hazine yardımı konsolide bütçeye ulaşılırken düşülür.

Kota:
Üye ülkelerin IMF’deki katılma payı. Bir çeşit sermaye katkısı. 2002 itibariyla Türkiye’nin IMF’deki kotası 964 milyon SDR’dir. IMF’nin kotalar toplamı 212 milyar SDR’dır.

Kredi:
Üzerinde anlaşılmış bir gelecekte (vade) geri ödenmek üzere verilen borç.

Kredi değerliliği (creditworthiness):
Kredi verenin ya da onun adına hareket eden tarafsız bir kurumun kredi alacak olanın geçmiş ve gelecekteki borç geri ödeme yeteneğine ilişkin yaptığı ölçümün sonucu.

Kredi riski:
Bir bankanın açtığı kredilerin geri dönmemesi riski.

Kur rejimleri:
Sabit kur
Tam sabit kur
Para kurulu
Ortak kur (Euro gibi)
Yarı sabit kur
Sabit sabitleme
Esnek sabitleme
Sürüklenen çapa
Bant içinde çapa
Genişleyen bant
Paralel bant
Esnek (dalagalı) kur
Müdahaleli esneklik
Müdahalesiz esneklik (tam dalgalanma)

Likidite:
Bir varlığın kısa sürede ve düşük bir maliyetle paraya çevrilebilme olanağı.

Likidite krizi:
Bankaların yükümlülüklerini karşılamak için yeterli likiditeye sahip olmamaları durumu.

Likidite riski:
Bir bankanın mevduat sahibi veya borçlanıcıların taleplerini zamanında ve yeteri kadar karşılayacak likiditeye sahip olmaması hali.

Lorenz eğrisi:
Bir ülkede milli gelirin dağılımının adil olup olmadığını ölçmeye yarayan bir analiz. Dikey eksende milli gelirin birikimli yüzdeleri % 20’lik paylar halinde; yatay eksende ise nüfusun birikimli yüzdeleri % 20’lik dilimler halinde gösterilir. Bu iki eksenin karşılarına aynı uzunlukta tamamlayıcı eksenler çizilmesiyle oluşturulan karenin sol alt köşeden sağ üst köşeye olan köşegeni mutlak eşitlik doğrusunu ifade eder. Bu doğrudan sapmalar gelir dağılımındaki eşitsizliğin derecesini ortaya koyar. Bu analiz ücret, kar gibi üretim faktörlerinin aldığı payların ölçülmesine yönlendirildiğinde karşımıza fonkisyonel gelir dağılımı çıkar.

Makroekomomi:
Ekonomi biliminin global büyüklüklerle uğraşan alt dalı. Uğraştığı konular arasında enflasyon, büyüme, GSMH, toplam talep gibi konular vardır.

Maliye Bakanlığı:
Bütçenin hazırlanması, vergilerin toplanması, gider ödeneklerinin verilmesi, kamu mallarının izlenmesinden sorumlu bakanlık.

Maliye politikası:
Tam istihdamı ve istikrarlı büyümeyi sağlamak üzere hükümetin giderler ve vergilerle ilgili olarak aldığı kararlar bütünü.

Merkantilizm:
Kapitalizm öncesi toplunmlarda yaygın olarak uygulanan ve başlıca önermeleri ödemeler dengesi fazlası verecek bir ticaret politikası izlemek ve devletin ekonomiye aktif müdahalesini savunmak olan ekonomi doktrini.

Merkez bankası:
Ülkenin parasal otoritesi. Başlıca görevleri arasında ulusal paranın dolanıma çıkarılması, kredi arzının düzenlenme ve denetlenmesi vardır.

Merkez bankasından borçlanma:
Hazine’nin geçici gelir gider farkını karşılamak üzere Merkez Bankası’ndan geçici olarakj borçlanmasıdır. Türkiye’de geçmişte uygulanan ve bütçe ödeneklerinin belirli bir oranıyla sınırlı bulunan bu uygulama kısa vadeli avans adını taşıyordu.

Merkez bankası müdahalesi:
Piyasa koşullarını etkilemek ya da düzenlemek üzere Merkez Bankası’nca açık piyasa işlemleri, munzam karşılık oranları değişimleri, iskonto oranları değişimleri gibi yollarla ulusal paranın, döviz kurlarının veya faizlerin değerine yapılan karışımlar.

Mikroekonomi:
Ekonomi biliminin toplumu oluşturan tek tek bireylerin ve tek tek firmaların ekonomik sorunlarıyla uğraşan alt dalı. Konuları arasında tüketici dengesi, bireysel talep, firma dengesi, girdi maliyetleri gibi konular yer alır.

Mutlak üstünlük:
Bir ülkenin diğer bir ülkeyle karşılaştırıldığında, ürettiği bütün mal ve hizmetlerde kullandığı girdilere göre daha fazla çıktı elde etmesi hali.

Müdahaleli esnek kur:
Merkez Bankası’nın zaman zaman piyasaya müdahalede bulunması nedeniyle tam esnek olarak uygulanmayan döviz kuru rejimi. (dirty float, managed float)

Nakit dengesi (bütçe nakit dengesi):
Nakit dengesi = bütçe dengesi + avanslar – bütçe emanetleri

Net hata ve noksan:
Yanlış ya da eksik kayıtlar nedeniyle ödemeler dengesi kalemleri arasındaki tutarsızlığın kaydedildiği kalem.

Niyet mektubu (letter of intent):
IMF kaynaklarına başvuran bir üye ülkenin uygulayacağı programın genel çerçevesini çizen IMF Başkanı’na hitaben yazılmış, üye ülke yetkillerinin (genellikle Ekonomi Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı) imzalarını taşıyan mektup.

Normatif ekonomi:
Büyük ölçüde ekonomi politikasını kapsayan sorunlarla uğraşan ve objektif gerçekler yerine subjektif tercihleri yansıtan ekonomi alt dalı. Burada örneğin bir ülkede gelir dağılımının bozuk olduğu ortaya konulmuşsa bunun nedenleri ve nasıl düzeltilebileceği araştırılır ve önerilir.

Otomatik dengeleyiciler (automatic stabilizers):
Ekonomide enflasyon ya da deflasyon ortaya çıktığında kendiliğinden devreye girerek kötü gidişi yavaşlatan düzenlemeler. Başlıca örnekleri artan tarifeli gelir vergisi ve işsizlik sigortası ödemeleridir.

Ödemeler dengesi:
Bir ülkedeki bireylerin, firmaların ve devlet kurumlarının belirli bir dönem içinde diğer ülkelerin bireyleri, firmaları ve devlet kurumlarıyla gerçekleştirdiği uluslararası işlemlerin parasal değerlerini gösteren hesap tablosu.

Özel çekme hakları (Special drawing rihts – SDR):
IMF tarafından üye ülkelere tahsis edilmek amacıyla yaratılan uluslararası rezerv para. SDR para olarak tedavül etmeyen ve yalnızca muhasebe kaydı olarak işlem gören bir hesap birimidir.

Özel kesimin piyasa dışına itilmesi (crowding out):
Kamu kesiminin gelir < gider dengesizlikleri sonucunda yarattığı büyük borçlanma talebiyle faizlerin yükselmesine neden olması sonucunda özel kesimin yatırımları için aradığı fonların pahalılanması karşısında borçlanmasında ortaya çıkan daralma.

Özelleştirme gelirleri:
Kamu iktisadi teşebbüsleri veya kamu iştirak hisselerinin satışından elde edilen gelirler.

Yazılı değer (Par Value):
Bir hisse senedi, tahvil yada bono gibi değerli kağıdın üzerinde taşıdığı değerin tamamı.

Para
Değiş tokuşu sağlayan, değer standardı getiren ve satınalma gücünü saklamaya yarayan her şey.

Para arzı:
İşlem ve yatırımlarda kullanılmaya hazır para miktarının tümü. Belirli bir dönemde ekonomide bulunan para stoku.

Para arzı tanımları:
M0: Emisyon + bankalardaki TL nakit
M1: M0 + vadesiz mevduat
M2: M1 + vadeli mevduat
M2Y: M2 + Türkiye’de yerleşik kişilerin döviz mevduat hesapları (DTH)
M2R: M2 + Repo
M2YR: M2Y + repo

Paranın dolanım hızı (velocity):
Bir ekonomide her b,ir para biriminin belirli bir sürede kaç kez el değiştirdiğini gösteren ölçü.

Paranın değer kazanması (appreciation):
Bir ülke parasının başka ülkelerin paralarına göre değerinin artması. Bu değerlenmenin sonucunda parası değerlenen ülkedeki kişiler diğer ülkelerin mallarını daha ucuza almaya başlarlar.

Paranın değer kaybetmesi (depreciation):
Bir ülke parasının başka ülkelerin paralarına göre değerinin azalması. Bu değer kaybının sonucu olarak parası değer kaybeden ülkedeki kişiler diğer ülkelerin mallarını daha pahalıya almaya başlarlar.

Para politikası:
Merkez Bankası’nın hedeflerine ulaşmak için uyguladığı açık piyasa işlemleri, iskonto oranı ve munzam karşılıklar oranı politikalarının bütünü.

Peg:
Bir ülkenin parasının yabancı paralar karşısındaki değerini bir başka ülkenin ya da ülkelerin paralarından oluşan bir sepete bağlayarak belirlemeleri sistemi.

Piyasa riski:
Bankalar açısından piyasalarda ortaya çıkacak dalgalanma ve şoklar nedeniyle mevduat çekilişleri ya da dönmeyen kredilerle karşılaşılması riski.

Pozitif ekonomi:
Bir olgunun objektif olarak ortaya konulup analize tabi tutulmasının içeren ve değer yargılarına yer vermeyen ekonomi bilimi dalı. Ekonomi teorisi bu kategoriye girer. Burada gelir dağılımının bozuk olduğu ortaya konulur ve o kadarla yetinilir. Niçin bozuk olduğu ya da nasıl düzeltilmesi gerektiği tartışılmaz.

Rasyonel bekleyişler:
Sistematik olarak yanlış ya da taraflı olmayan ve ulaşılabilir bütün bilgileri kullanabilen bekleyişlere rasyonel bekleyişler adı verilir.
Reel GSYİH:
Enflasyondan arındırılmış GSYİH.

Reel faiz:
Elde edilen faizin enflasyondan arındırılarak ifade edilen şekli.

Refinansman:
Borcun başka koşullar taşıyan bir borçla değiştirilmesi işlemi. Bu uygulama daha çok faiz ya da alacaklı değişşimlerine yol açan bir borç koşulu değişimi biçiminde karşımıza çıkar.

Rekabet Kurumu:
Piyasalarda fiili anlaşmalar sonucu doğabilecek tekelleşme ve kartelleşmeleri önlemek, piyasaların rekabete uygun olarak çalışabilmelerini sağlamak üzere kurulmuş bulunan ve başkan dahil 11 kişiden oluşan kuruluyla karar alan organ.

Resesyon:
Belirli süreyle genel ekonomik faaliyetlerdeki gerileme.

Revalüasyon:
Bir ülkenin ulusal parasının yabancı ülkelerin ulusal paralarına karşı olan değişim değerinin (parite) yükseltilmesi işlemi.

Sabit döviz kuru rejimi:
Bir ülkenin ulusal parasını başka ülkelerin ulusal paralarına karşı belirli bir pariteyle sabitlemesi ve arz ve talep değişikliklerine karşı bu sabitliği bozmaması hali.

Sabit faiz:
Bir borcun faizinin, borcun ömrü süresince değişmeksizin kalması hali.

Say kanunu:
“Her arz kendi talebini yaratır” biçiminde özetlenebilecek olan klasik ekonomi yasası. Bu yasanın büyük ölçüde barter ekonomisinde geçerli olduğu, parasallaşmanın geliştiği günümüz ekonomilerinde geçerli olmadığı dikkate alınmalıdır.

Sermaye hareketleri dengesi:
Ödemeler dengesindeki yurtiçinde yeleşik kişilerle yurtdışında yerleşik kişiler arasında gerçekleşen borç alıp verme işlemlerini ve sabit sermaye yatırımlarını içeren dengedir.
Sermaye piyasası:
Hisse senedi ve uzun vadeli borç senetlerinin ihraç edildiği ve alım satım işlemi gördüğü piyasa.

Sermaye Piyasası Kurulu:
İlk kez halka arzlara izin veren ve menkul kıymet borsalarındaki işem ve kurumların denetimiyle yetkili kurum.

Senyoraj:
Kağıt ve madeni paranın basım giderleriyle piyasadaki değişlim değeri arasındaki fark nedeniyle devletin elde ettiği kazanç.

Sosyalist ekonomik yaklaşım:
Sermaye malları mülkiyetinin devlet elinde olmasını savunan yaklaşım.

Stand by düzenlemesi:
IMF’nin ihtiyaç içine düşen üye ülkelere destek vermek üzere yaptığı başlıca düzenleme. 18 aya kadar olan stand by düzenlemesinde üye ülkeye kotasının % 100’ü kadar; 3 yıla kadar olan stand by düzenlemelerinde (süresi uzatılmış fon kolaylığı) üye ülkeye kotasının % 300’ü kadar destek sağlanabilir. IMF son yıllarda bu limitleri istisnai hallerle sınırlı kalmak kaydıyla şabilmektedir.

Sürekli borçlanma yöntemi:
Bu yöntemde Hazine belirli miktar ve vadeleri içeren kağıtları sürekli olarak satışa sunar. Bu kağıtlar sabit ya da borçlanma ihalelerinde belirlenen faiz ortalamalarına bağlı olarak faiz taşıyabilirler.

Tasarruf (S):
Gelirin, elde edildiği dönemde tüketilmeyen bölümü. S = Yd – C

Tek hazine hesabı:
Kural olark kamu gelirlerinin tümünün toplnadığı ve kamu giderlerinin tümünün yapıldığı Hazine hesabı. Kural böyle olmakla birlikte uygulamada istisnaları vardır.

Teori:
Birden fazla neden – sonuç ilişkisinin birlikte bir disiplin halinde birleştirilmesinden meydana gelen bilgiler topluluğuna verilen isim.

Ticari banka:
Başlıca mevduat toplamak ve kişi ya da kurumlara kredi vermek suretiyle çalışan aracı kurumlar.

Toplam borç stoku:
Bir ülkenin belirli bir dönem sonu itibariyle iç ve dış borçlarının toplam tutarı. Bu hesaplamaya kamu kesimi iç borçlarıyla kamu kesimi ve özel kesimin dış borçlarının toplamı katılır.

Toplam borç yükü:
Toplam borç stokunun GSMH’ya oranıdır.

Toptan eşya fiyatları endeksi – TEFE (WPI):
Ülke ekonomisinde üretim faaliyetleri içinde yer alan maddelerin fiyatlarında aydan aya ortaya çıkan değişimleri ölçmekte kullanılan endekse üretici fiyatları endeksi ya da toptan eşya fiyat endeksi adı verilir. TEFE, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından belirli bir baz yılı esas alınmak ve sepete dahil edilmiş bulunan çeşitli mal ve hizmetler için üreticilerden bilgi toplanmak suretiyle oluşturulan fiyat endeksidir. TEFE, toptancı aşamasındaki fiyat değişimlerini ölçen bir endekstir.

Tüketici fiyatları endeksi – TÜFE (CPI):
Belirli bir dönem içinde belirli bir kitle tarafından satın alınan mal ve hizmetlerle belirlenen bir sepetin fiyat değişikliklerini zaman içinde ölçen endekse tüketici fiyat endeksi adı verilir. TÜFE, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından belirli bir baz yılı ve hanehalkı anketleri kullanılmak suretiyle ağırlıklandırılmış olarak sepete alınan belirli mal ve hizmet sepetinin parasal değerinin baz yılına göre gösterdiği değişimi ölçmeye yarayan fiyat endeksidir.

Tüketim Harcamaları (C):
Mikroekonomi açısından bireylerin, makroekonomi açısından bütün toplumun belirli bir dönem içinde tüketim amaçlı olarak yaptığı harcamalar. Ekmek gibi hemen tüketiklen maddelere yapılan harcamaların yanısıra otomobil, buzdolabı, televizyon gibi hemen tüketilmeyecek olan dayanıklı tüketim maddelerine yapılan harcamalar da tüketim harcamaları arasında sayılır. C = Yd – S

Uluslararası Finans Kurumu (IFC):
Dünya Bankası grubunun özel kesim projelerine kredi veren kurumu.

Uluslararası Kalkınma Ajansı (IDA):
Dünya Bankası grubunun düşük gelirli en az gelişmiş ülkelere kredi veren kurumu. Kredileri faizsiz ve çok uzun vadeli olduğu için imtiyazlı kredilerdir.

Uluslararası Para Fonu (IMF):
Uluslararası parasal ve dış denge sorunlarının çözümü için 1945 yılında kurulmuş kurum. 2002 yılı itibariyle 183 üyesi bulunan IMF’nin merkezi ABD’nin başkenti Washington D.C.dedir.

Uluslararası rezervler:
Bir ülkenin uluslararası rezervleri Merkez Bankasının döviz ve altın rezervleriyle bankaların döviz rezervlerinden oluşur. Resmi rezervler yalnızca Merkez Bankası’nın döviz ve altın rezervlerini; resmi döviz rezervleri ise yalnızca Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinbi ifade eder.

Uluslararası Yatırımları Garanti Ajansı (MIGA):
Dünya bankası grubu içinde yer alan ve gelişme yolundaki ülkelere yönelik yabancı sermaye yatırımlarını, ticari olmayan risklere karşı garanti altna almak amacıyla bir çeşit sigorta hizmeti sunan kurumu.
Uyarlanmış bekleyişler (adaptive expectations):
Geçmiş deneyim, veri ve bilgilere dayalı olarak şekillenen bekleyişler.

Vade uyumsuzluğu:
Bankaların kaynaklarıyla kullanımları arasında ortaya çıkan zaman uyuşmazlığı. Örneğin bir bankanın ortalama mevduat vadesi 3 ay iken kredilerinin vadesi 1 yıl ise vade uyumsuzluğu söz konusu demektir.

Verimlilik:
Üretimde kullanılan her birim girdinin yarattığı çıktı miktarı.

Vergi (T):
Devletin, kamu giderlerini karşılamak üzere ve kamu gücünü kullanmak suretiyle kişi ve kurumlardan aldığı pay.

Vergi dışı normal gelirler:
Türkiye uygulamasında kamu mallarının satışı, kiralanması, kamu teşebbüslerinden alınan temettü gelirleri gibi gelirlerden oluşaqn bütçe kalemi.

Yatırım (I):
Belirli bir dönemde sermaye stokuna yapılan ekleme.

Yerel yönetimler:
Kendi özel gelirlerine ek olarak genel bütçeden yardım alan, özel bütçeli kuruluşlar. Başlıcaları belediyeler ve il özel idareleridir.

Leave a Reply

%d blogcu bunu beğendi: