Deflasyon Nedir, Nasıl kurtulunur

deflasyon, deflasyon nedir, deflasyon türleri, deflasyon uygulanması gereken politikalar, deflasyon süreciDeflasyon Nedir, Nasıl Oluşur, Kurtulma Yolları Nelerdir , Uygulanması Gereken Politakalar Nelerdir: Deflasyon, fiyatlar genel seviyesinin sürekli bir şekilde düşmesi durumudur. Mal talebinin azalması, Para arzının azalması, Mal arzının artması, Para talebinin artması


Bu koşulların ortaya çıkması ekonominin deflasyona girdiğinin işaretidir. Deflasyonun olduğu bir ortamda reel faizin ve maliyetlerin yüksek olması, girişimcileri faize yönlendirir. Üretimin düşmesiyle vergi gelirleri azalan devlet borçlarını ödeyebilmek için tüketim gruplarından daha fazla vergi toplamaya başlar. Bu durum zamanla tüketim gruplarından, faizci kesime bir gelir transferine dönüşmektedir. Bu sürecin devamında tüketici kesimin alım gücü günden güne azalır ve ekonomide arz fazlası meydana gelir. Ürettiği malları satmakta güçlük çeken sanayici, depoda ve raflarda kalan stokların maliyetlerinden kurtulmak için fiyatları düşürür. Hatta zararına satışa başlar. Firmalarde doğal olarak işçi çıkarmaya başalrlar. İşsizliğin artması, tüketim yapacak insan sayısını da azalttığından talep daha da kısılıcaktır.

Deflasyon ortamında para az ve kıymetli olduğu için insanlar daha az harcama yapma eğilimindedir. Yani piyasada para arzı az, ancak paraya talep çoktur. Bu durum satın alma gücü düşen tüketicilerin daha düşük fiyattan mal alma eğilimine girmelerine neden olur ki, artık ekonomi ciddi bir girdap içinde demektir.

Son dönemlerde DİE(Devlet İstatistik Enstitüsü) tarafından açıklanan tek rakamlı ve eksi enflasyon verilerini, iktidar yanlış yorumlamaktadır. Ekonomimizin deflasyona girdiğinin işareti olan bu veriler, yetkililer tarafından enflasyonun düştüğü şeklinde deklare edilmesi gerçeği okuyamamak veya saptırmaktır.

Deflasyon problemi sadece Türkiye’yi tehdit eden bir sorun değildir. Bugün ekonomisi gelişmiş olarak kabul edilen Japonya, ABD ve Almanya deflasyon problemiyle mücadele etmektedirler.

Deflasyonunun ilk işaretlerini 1988 yılında vermeye başlayan Japonya’da gayrimenkul, menkul kıymetler ve sermaye yatırımlarında fiyatlar düşüş göstermiş ve ekonomideki bu önemli değişiklikler 1996 yılına kadar ciddiye alınmamıştır. Ancak tüketici fiyatlarındaki eksi enflasyon verileriyle kendini ele veren deflasyon ekonomideki problemi had safhaya çıkarmıştır. Japon tüketim grupları satın alma güçleri düştüğü ve geleceğe güvenle bakamadıkları için harcamalarından vazgeçmişler ve ülkede durgunluk sürerken, fiyatlar düşmeye devam etmiştir.

Bir başka deflasyon süreci AB’nin en önemli iki ülkesinden biri olan Almanya’da yaşanıyor. Almanya’da yıllık enflasyon oranı 2’ye kadar indi ve sıfıra doğru ilerliyor. AB’nin ekonomik yükünü taşıyan Almanya, parasal birlik nedeniyle deflasyona tedbir almakta zorlandığı gözleniyor. Mark’tan vazgeçerek Euro’ya geçen Almanya’nın para politikaları Avrupa Merkez Bankası tarafından ve Maastricht Anlaşması gereğince tüm Euro bölgesini kapsayacak biçimde belirlenmekte. Eskiden olsa Almanya tüm dünyada itibar gören Mark’ını mürekkep ve kağıt maliyetine para basarak emisyonunu arttırır ekonomisindeki sorunları belki çözebilirdi. Ancak Almanya deflasyon sürecinde, AB’nin para politikalarının kısıtlarına sıkışmış görünüyor.

ABD’ye baktığımızda ise 650 milyar doları aşmış dış ticaret açığıyla, eksi enflasyonuyla, faizleri artırarak yaşadığı deflasyona önlem almaya çalışıyor. Ancak, bu politikanın soruna çözüm olması mümkün değil. Amerika bugüne kadar ekonomisindeki olumsuz gidişatı, konvertibl parası doları istediği gibi basarak bu süreci uzatabiliyor. Geçtiğimiz günlerde Amerikan Merkez Bankası (FED) yönetim kurulu üyesi Bermanke “Ekonomilerinin deflasyona girmemesi için enflasyonu sıfıra düşürmelerinin gerektiğini” ifade etti. Bu sebeple ABD, ekonomisinin ömrünü uzatabilmek, karşılıksız ve sınırsız bastığı doların tekrar geriye dönmesini önlemek için dünya üzerinde oynadığı askeri ve siyasi rolü devam ettirmek mecburiyetindedir.

Gelişmiş ülkeler ekonomik, siyasi, kültürel v.s. sorunlarını az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere pompalarlar. Uluslararası ekonomi kurumları ve bu kurumların en büyük ortakları olan küresel güçler dayattıkları ekonomi modelleri ve politikalarıyla az gelişmiş ülkelere durgunluklarını ihraç ederler.

Ülkemiz de , IMF ve Dünya Bankası gibi kurumların dayattıkları politikalarla, ekonomik krizler ve durgunluklar ülkesi olmuştur. Piyasada ticaretin durma noktasına geldiği bir süreçte zaman zaman eksi çıkan enflasyon rakamları, ekonomi yönetimi tarafından enflasyonun düştüğü şeklinde ilan edilmektedir. Ancak, işsizliğin, iç ve dış borcun Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine çıktığı; reel faizde dünyanın bir numaralı ülkesi olduğumuz bir dönemde, eksi enflasyon verileri deflasyon dönemine girildiğinin açık göstergesidir.

Ülkeler deflasyona, ekonomideki potansiyel talebe karşı, tüketicinin elinde para olmadığı için girmektedirler. Bu sebeple üretim durmakta ve stoktaki malların satılabilmesi için fiyatlar düşürülmektedir.

Uygulanan yanlış politikalar neticesi, borçlanan devletin tüketici kesimden aldığı vergiler, yalnızca rantiyecilerin borçlarının faizini ödeme fonksiyonunu görmektedir. Böylece tüketicinin satın alma gücü daha da kısıtlanmaktadır. Netice de elinde parası olmayan tüketici piyasa için talep darlığından başka bir anlam ifade etmemektedir. Bu da deflasyon sürecini arttıran bir hadisedir.

Kaynak

2 Comments

  1. Anonim 6 Ocak 2009
  2. Anonim 29 Aralık 2008

Leave a Reply

%d blogcu bunu beğendi: