Parasal Gevşeme – Quantitative Easing Nedir

parasal genişleme nedir, quantitative easing nedir, quantitative easing, parasal genişleme

Parasal Gevşeme – Quantitative Easing Nedir: Ümitsiz hastaların en alışılmadık ve riskli ilaçları kullanmakta tereddüt etmemeleri gibi, büyük merkez bankaları da bu günlerde alternatif bir ilacı finansal sisteme enjekte etmeye başladılar. Finansal çabaların tüm dünyada başarısız olması, parasal gevşeme (quantitative easing) denilen yeni bir tedaviyi, “sıfır faizli dünya” son durağından sonraki durak haline getiriverdi.

Parasal gevşemenin, para basmanın modern bir yolu olduğu söylenebilir. Hatta hiçbir matbaa makinesi kullanmadan, bir ülkenin para arzını arttırmanın sofistike şekli demek daha doğrudur. Dot-com balonunun 2001 yılında patlamasının ardından, Japonya tarafından kullanılan bu modelin başarısı üzerine şüpheler olsa da, deflasyon ve bankacılık krizinin daha fazla derinleşmesine mani olacağı yönündeki beklentiler de oldukça güçlüdür.

Parasal gevşeme nedir ve nasıl çalışır?

Faiz oranlarını düşürerek piyasalarda dönen paranın arttırılamadığı durumlarda, parasal gevşeme modeli kullanılır. Merkez bankalarının bunu yapma şekli, varlıkları satın alarak piyasaya para sürmektir. Teoride bir varlık herhangi birinden alınabilir. Uygulamada ise hazine bonoları ve mortgage bazlı menkul kıymetlerin satın alınması üzerine odaklıdır.
ABD merkez bankası FED’in parasal gevşeme modeli şu şekilde çalışmaktadır: FED öncelikle yeteri kadar nakit para basmakla işe başlar. Daha sonra merkezi hükümetin borçlarının menkul kıymetleştirilmiş hali olan hazine bonolarını, açık piyasa işlemlerinde satın alarak, hükümete yardım paketinde kullanabileceği nakdi sağlar. Bununla birlikte, bankaların bilançolarında yer alan toksik denilen sorunlu varlıkları ve bankaların hisse senetlerini nakit karşılığı satın alır. Yani kısaca hükümetin ve bankaların likiditesini güçlendirir. Bankaların tekrar kredi vermeye başlamasıyla müşterilerin harcamasının yeniden artacağı ve böylelikle talebin artarak ekonominin iyileşmeye başlayacağı öngörülür.

Peki buna neden gerek duyuluyor?

Yanıtı oldukça basit: Faiz oranlarının düşürülmesi işe yaramadığı için.
Örneğin, ekonominin normal işlediği dönemlerde, faiz oranlarının merkez bankaları tarafından %1 düşürülmesi, talepte bir artışa neden olacaktır. Faiz oranlarının düşmesi, mevduat hesaplarından elde edilen faiz gelirlerinin düşmesine neden olacağından, insanlar tasarruf yerine harcamanın daha akıllıca olduğunu düşünür ve harcamalarını arttırırlar. 
Faiz oranlarının düşürülmesi genellikle, enflasyondaki düşüşe karşıt olarak uygulanan bir politikadır. Eğer bir merkez bankası enflasyon hedefini %5 olarak koyduysa; enflasyon oranının daha düşük gerçekleştiği senaryoda, faiz oranlarını düşürerek harcamayı arttırmak ister. Böylece enflasyon artar ve ekonomi denge noktasına ulaşır. Bunun tam tersi de söylenebilir.
Peki, eğer deflasyon varsa ve faiz oranları %0’a düşürüldüğü halde sistem düzelmediyse ne yapılmalıdır?
Artık faiz oranları daha fazla düşürülemeyecektir. Yapılacak tek şey vardır: Parasal gevşeme.
Dolaşımdaki para arttırılarak, paranın değeri düşürülür. Yani bir anlamda enflasyon üretilir. Temel düşünce, para arzının arttırılarak harcamanın arttırılacağıdır. Fiyatların gelecekte daha da yükseleceği algılaması yaratılarak, ertelenmiş harcamalar bugüne çekilmeye çalışılır.
Modelin başarılı olup olmayacağını göreceğiz. Başarı resesyondan çıkış anlamı taşırken, başarısızlığın ne getireceğini tahmin etmek gerçekten ürkütücü. kaynak

Leave a Reply

%d blogcu bunu beğendi: